27 Eylül 2011 Salı

A couple words, a great divide.



Kimler başarılı olur bu hayatta biliyor musun? Çok fazla potansiyeli olmayanlar. Kafası farklı çalışan insanlar yıldızlara benzerler, birden ışıldar aniden sönerler. Gecenin bi saati bunları düşünmek gariptir, eğer ki düşünüyorsan ve çoğu kişinin katılmayacağı fikirler üretebiliyorsan bu yorganın bile ısıtmadığı ayaza çeken sonbahar gecesinde, sen de onlardansındır, kinetiğe dönüştüğü anda aşırı enerjiden patlayarak işlevsiz hale gelecek potansiyeli olanlardan.  

 Aşırı yatkın olmayacaksın hiçbir şeye, öyleysen -ki buna yetenek diyenler de var- şuna emin ol ki ona yönlendirildiğin an özgür değilsindir, özgür değilsen, potansiyelin olduğu şeyi öylesine değil de seni tetiklemek için basılan tuş yüzünden yapıyorsan, o başarı başarı değildir.  

 Ben onlardanım işte, asla başarılı, parlak olarak anılmayacak olanlardan, bir şeydeki mecburiyet hissini tattığım an sönüyorum, kayan bir yıldız oluyorum, herkesin onun gibi olmamayı dilediği bir yıldız. Çok azdır benim sonunu getirebildiğim iş. Okul da bunlardan olur diye de epey korkuyorum. Bu yazıyı okuyorsan -sanki biri okuyacak lafa bak- denizin kendine itiraf edemediği ve yüzleşmekten yıllarca kaçacağı bir gerçekle karşılaştın.

 Deniz güzel yazar, müziğe aşıktır, çizimi sever, tasarlamaya bayılır. Ama denizozy bunların hiçbirinde "başarılı" olmayacak. O kendi kendini bitirecek, sonuna kadar başarıya gidip sonunda fazla düşündüğünden dolayı detaylarda kaybolup kayacak. Arkasından bakacak gözler ona, üzülecekler, hızlı da yaşamayacak üstelik. 

Zaman o kadar soyuttur ki hızlı ya da yavaşın göreceliliklerini kestirmek ve bunları mutlak bi sabite dayandırmak mümkün değildir. Hızlı değil eksik yaşayacak deniz. Hep inkar edecek bunu, hep bile bile lades diyecek ama kimseye kızamayacak, kendi sonunu getirecek. Ölümden korkar o, delirir ölümü düşünürken, bir gün yitip gitme fikrinden korkar, ölümsüz olmak ister. Herkes gibi. 

 Olabilir mi? Başarı görünümlü onlarca başarısızlık, akıl aldığı herkesten daha fazla bilincinde olup kafasını çevirdiği gerçekler.. Hunharca serptiği, klişelere bulanmış duyguları, belki de tek emin olduğu, "bana ait" diyebileceği yegane şeylerdir. Bir onlar var işte. Onları da göstermez. Gururludur. Gurur aptallıktır. Deniz de aptallık yapar çoğu zaman zaten. Evet, bilerek.

 Hiç bir kelimenin, aynı anlama geldiği halde cümlenin gidişatına uyumsuzluğu yüzünden eğreti durduğunu, her kelimenin bir diğerine uyum sağladığı an melodi oluşturduğunu hissettin mi? Deniz hisseder, her şey müzikseldir, her sözcük bir notadan farksızdır, frekansı belirleyen tınıyı veren harflerdir ve bunu hisseden oldukça az insan vardır. Deniz sadece 2 kişi sayabilir tanıdığı, bahsettiği o şeyi anlayan.  

 Kendinden 3.tekil olarak bahsetmek nasıldır peki? Kendinin tanrısı olabilmektir o da. Çünkü herkesin tek tanrısı vardır o da kendisidir. Aslında itiraf edemese de herkes yaratıcı olarak benimsediğini algılamaya çalışırken yani aklında hayalini oluştururken yaratıcısının, kendini şekillendirir, olmak istediği biçimle. İnancı ne olursa olsun bu böyledir. Herkesin mükemmeli farklıysa tanrısı da farklıdır. 

 Saçma geliyor di mi? Fazla mantıklı olduğundan saçma aslında. Çünkü hiçbir şey o kadar da mantıklı değildir hayatımızda, duygu işin içine girdiği an mantık yoktur. Bundandır başkasına verdiğimiz müthiş akılların bize faydasızlığı. Kendi hayatımıza duygusuz yaklaşamayız. Zaten yaklaşmamalıyız. Gerçek dediğin duygulardır, gerisi değişken dalgalardır. Her neyse, gece hayal kurmak güzeldir asıl. Böyle yazılar yazıp kendinle yüzleşmekten daha yapaydır belki ama çok daha güzel. 






Günün Şarkısı: 


Grizzly Bear - Slow Life     --      http://fizy.com/#s/1c1sbu
Real Time Analytics