23 Mayıs 2012 Çarşamba

Timeless Melody

Bir şarkı tuttum aklımda, bir tane daha, sonra bir tane daha. Sözleri ayıkladım melodiden, anılarımı serpiştirdim aralarına. Sadece seni buldum, hepsinde. Hepsini sana yollamak istedim. Engel oldum kimi zaman kendime, senden bile özel olsunlar istedim; seni bana fısıldasınlar, benim kulaklarımda kilitli kalsınlar.

Abarttım dedim kendi kendime, çok büyüttüm. Kurgu yazmaya alışkındım nasılsa, kötü sonlar yazdım, oynayamadan, hissetmeye bile cesaret edemeden sildim. O an fısıldadı tuttuğum şarkılardan biri, hissettiğim o yabancı hisse kaybetme korkusu dedi.

Diğer şarkı girdi araya, o da özlemek dedi naifçe. Derin bir iç çektim, havayı sünger gibi içine bile çekmedi ciğerlerim, nefessiz kaldım, kaburgalarımda bir acı hissettim. Ardından bir kez daha, bir kez daha. Nefes almak için değildi havayı içime çekişlerim, kokunu hayal ettim, burnumda canlandırıp içime hapsetmek istedim.

Bir diğeri çalındı kulaklarımda, dans ettirerek notaları. Kelimeleri anlamlandırdım aklımda, tutkuyu işaret etti harfler, bir anda birleştiler. El yordamıyla mücadele ettim havayla, delip geçtim boşlukları. Ulaşma umudu içindeydim sana. Sarılmak istedim, sımsıkı, doyasıya. Dokunmak istedim, varlığına inanmak, seni gerçek kılmak adına.

Bittiği anda diğeri başladı şarkılardan. Tiz tüyler ürpertici bir ezgi, dolaşmaya başladı kanımda. Kıskançlık  yankı yaptı kulaklarıma. Özgürlüğüne dokunmamak için ürkekçe uzattım ellerimi, dolandırdım parmaklarımı parmaklarına. Kimse ulaşamasın istedim, benden başka. Uykumuz bölünmesin, huzur kalıcı olsun, hiç gevşemesin ellerin, temas etsin istedim bana. Hiçbir göz değmesin sana.

Her gün başa sarıp bu şarkıları dinliyorum ben aklımda. Sarmaş dolaş uyuyorum gece olduğunda şarkıların yarattığı silüetinle. Ezgilerin yansıması vuruyor yüzümüze. Seninle bile paylaşmıyorum sözleri de besteleri de. Notalar ve benim sırrım olarak saklıyorum içimde.

Ortak noktaları yankı yapıyor bazen beynime. Adı da aşk mı ne?

22 Mayıs 2012 Salı

Human Nature

İnsan olmak.

Nedir insan olmak? Birey doğduğu an insan sıfatına erişerek mi gelir dünyaya yoksa insan olma bir mücadele midir hayat boyu süren? Hayata geliş amacımız insanlığı keşfetmektir belki de.

Her insan nötr doğar, denge içinde. İyiliği ve kötülüğü eşit oranda barındırarak içinde. Herkesin hayatı deneyseldir, deneme yanılmayla doğruları bulmaya yöneliktir. Bencil bir doğadan sıyrılmanın yolu ise dünyada bizden milyarlarca olduğunu hatırlamaktan geçiyor.

Rengarenktir insan. Beyaz, siyah, sarı, kırmızı, mavi, yeşil. Değişmez gözyaşının tadı, kanının rengi. Canlı olarak dünyaya gelen her birey, kardeştir, eştir, eşittir. Ebruli renklerde, ebruli dillerde hepsi bir bütündür insan ırkının.

Farklıdır, eşsizdir her insan. Bir o kadar da aynıdırlar. Duyguları, ihtiyaçları ortaktır neticede. İfade etme biçimleri değişse bile.

Her insan eşit ve özgür doğmalı. Fakat, bazılarımız hayatı boyunca insan sıfatına erişemediğinden hiçbir insan eşit ve özgür doğmuyor maalesef.

Bir mücadeledir insan olmak. Kendinden başlar ''insan'' keşfetmeye. Merak etmektir keşfe başlamanın sırrı, soru sormaktır, fikirler ve olaylar hakkında. Anlamak, öğrenmek, kavramak ve yorumlamaktır insanlaşmak.

İnsan insanlaşamamışlar yüzünden özgür ve eşit doğamadı, sonradan olmanın yollarını aradı. Belki de bunca yıl yanlış olan, insanın insan olarak doğmadığını anlamamaktı.

Evrilecek insan, 'hür ve kardeşçe' yaşamayı öğrenecek. Doğaya dönecek eninde sonunda, ve ebruli bir güzellikte yanyana duracak insan demetleri. Beyaz, siyah, sarı, kırmızı, mavi, yeşil.

Real Time Analytics