14 Aralık 2010 Salı

Şiirler, şarkılar, masallar..

Yılın son şiirlerini yazıyorum. Bugün de iki tane yazdım. İlhamım dürtüklendiği zaman kalemimin peşine düşmeyi özlemişim. Sayfalarda saklanan duygusal, romantik Deniz'i uyandırmayı seviyorum kimi zaman. Karar vermeye çabalamadan 2sini de yazmak istiyorum buraya.

~ Bazen Ben ~

Ben dinlerim
Dinlerim insanları
Kaydeder aklım
Sözcüklere damlayan yaşları

Ben bakarım
Anlarım gözlerde saklananı
Yakalar bakışlarım
Gözlerinizden akan zamanı

Ben yazarım
Anlardan ibaret yaşamı
Hapseder satırlarım
Bakışlarınızda mühürlü hayatı



~ Acaba ~

Bir parça yer açar mısın bana?
Hayatında, arada derede
Kıyıda köşede kalmış
Ufacık bir noktada

Bir bakışını lütfeder misin bana?
Kirpiklerinin son reklefsinde
Gözlerini kapayana kadar
Bir dilim zamanda

Bir kere adımı dudaklarına
Misafir eder misin acaba?
Senin eserin olan
Son bir melodi olsa kulaklarımda.

12 Aralık 2010 Pazar

Music The Great Communicator!

Çok güzel bir cuma geçirdim. Hatta çok güzel bir haftasonu geçirdim. İlk defa bir anında bile tırnağım kadar üzülmeden. O kadar güzel kafalardaydım ki anlatamam.

Cuma hepimiz için bi önemli. Yılın ilk karı yağdı mesela ondan biraz. Delirdi çevremdeki çoğu insan ki ben de dahildim onlara, hala "çocuk gibi" sevinmemizi sağlayan şeyler var, biri de kar. Bir çocuk kadar saf temiz görünmesinden, sadece ve sadece gülümsetiyor beni. O kadar mutlu oluyorum ki kar manzaralarında, anlatamam, saçlarımda bıraktığı o noktacık tanelere bayılıyorum!

Dasti diye bir grup çıkmaya başladı Cuma günleri Marilyn Monroe'da, Dengesiz Heriflerin basçısı ve davulcusu da var bu grupta. Cuma günü yapacak bir şey bulamayıp "of canlı müzik olsa!" diyenlere fazlasıyla istedikleri müziği veriyorlar. Reggae çalıyorlar ve karlı havada o kadar keyifli geldi ki playlistleri bu cuma, kanımdaki alkol fazla olmasa da hiç bu kadar kolay sarhoş olduğumu hatırlamıyorum.

Eve gittiğimizde çok yorgunduk ama bir şekilde önümüzde fizy açıktı ve inanılmaz bir playlist yaptık. O anki mutluluk oranımı size açıklamak için cümleleri gerçekten bulamıyorum. Konuştuğumuz şeyleri de burda anlatamam belki, özel oldukları için değil, beynimde kalıp o günü sadece ordakiler ve benim aramda unutulmaz kıldıkları için.

Yine de sizi çok farklı noktalara götürecek o müziği paylaşmak istiyorum. Gerçek anlamıyla müziği. Bu müziği anlayabilecek ve benimle beraber büyülenmiş gözlerle uzaklara dalarak dinleyecek adam varya, işte benim aşkımın sahibi olacak adam o.

Şuna inanıyorum, hiç değişmeyecek bi doğru benim için. Hayatın en büyük 2 anlamı vardır, Müzik ve Aşk.

Geliyor; - şarkıların ard arda yarattığı uyumu yakalamaya çalışın! -


*Bob Dylan - Ballad of a Thin Man - http://fizy.com/#s/1cka8k

*Wallflowers - The Empire in My Mind - http://fizy.com/#s/1lvnkk

*Porcupine Tree - Time Flies - http://fizy.com/#s/1m90d6

*Uriah Heep - Salisbury - http://fizy.com/#s/1lvsxh

*Pink Floyd - Atom Heart Mother - http://fizy.com/#s/1d7fev

*Jeferson Airoplane - White Rabbit - http://fizy.com/#s/1dln6p

*Norah Jones - I've got to see you again -http://fizy.com/#s/16xcls

*Muse - Unintended - http://fizy.com/#s/1luo2v

*Muse - Sing for Absolution - http://fizy.com/#s/1mkgx2

*Pearl Jam - I am Mine - http://fizy.com/#s/1dleho

*Pearl Jam - Better Man - http://fizy.com/#s/1mfaeb

*Portishead - Cowboys - http://fizy.com/#s/1lrovq

*Portishead - Roads - http://fizy.com/#s/153vrf

*Mazzy Star - Hair and Skin - http://fizy.com/#s/1ml933

*Katie Melua - Spider's Web - http://fizy.com/#s/1brndw

9 Aralık 2010 Perşembe

Yalnızlığı Kokluyorum Kurutulmuş Yapraklarda.

Bazen kimsen olmaz, olur da olmaz gibi hani. Kimsemin olmadığını hissettiğim anlar klasik teselli cümlelerinden kaçtığım zamanlardır. Birinin sana derdini anlatması da zordur, ne tepki vereceğini tam olarak bilememek, ne söyleyeceğini şaşırmak, bunlar zor şeyler.

Şu an ağlamak istiyorum mesela ve içimi dökmek için sarılabileceğim tek yer burası, eskiden kağıda yazardım da buraya yazmanın hissi farklı, hem herkes buraya yazınca okuyor ve beni anlıyor gibi hem de hiçkimse okumuyor sanki benden başka.

Ağladığımı söylemekten çekinmem, hatta eğer üzüldüğümde, sinirlendiğimde ağlayabiliyorsam bu sonradan rahatlayıp kendime geleceğimi gösterir. Bu kez ağlayamıyorum, onun yerine titriyorum, öfkeyle korku arasındaki bi çizgideyim. Kapı çarpma sesleri, soğuk, buz gibi bi aura ve gölgeleri öfkenin, of! Anlatamam şu anki ortamı, tek ait hissettiğim yer odam benim, sadece odam, başka da hiç bir yer değil. Evi"m" değil. Benim evim odam, sadece burası. Çıkamıyorum buradan.

Kapılar çarpılıyor evde, kendi kendine değil, öfke, birikmiş öfke çarptırıyor onları, şiddetle, hışımla çarpıp duruyorlar. Onlar gürültü yaptıkça ben deliriyorum, ellerim titriyor, benim de öfkem kaçıcak bir nokta arıyor, içimden fırlayıp gürültü yapmak istiyor, tıpkı onun yaptığı gibi.

Olay yoktur ortada bazen, yokluktur tek sorun yani içinize gizleyip dışa vuramadığınız hariç, somut olarak göze batan bir sorununuzun olmaması yüzünden sizin bir şeye kızamamanız, öfkenizi özgür bırakacak nokta bulamamanız. Ufacık bir ana anlam yüklersiniz o zaman işte, öfkelenmek için olmadık imgeler uydurur ve sinirinizi ordan çıkarırsınız. Ellerinizden fışkırır öfke, ya da gözlerinizden, dudaklarınızdan, hortum şeklini alır, gürültü yaratır ve en sonunda kalp parçalarsınız, ilk önce de kendinizinkini sonra en yakınlarınızınkini.

Sustum ben, bekledim, sakince, görmemek imkansız olduğu halde yumarak gözlerimi o anki kızıl gerçekliğe. Biliyordum çünkü, öfke sese duyarlıdır, anlamları önemsemez ses duydu mu üzerine yürür, sakinlik ise bulaşıcıdır, su gibi, bi noktaya boşaldı mı yavaş yavaş etrafa yayılır. Yok, öyle olmadı bu kez, kaçtım ben de o kızıl gürültüden ve tek ait olduğum yere sığındım. Kimse yanımda değil, yalnızım, her zaman olmam gerektiği gibi, en azından unutturacak biri yalnızlığımı, yok o da yok, herkes göründüğüm gibi sanacak beni. Umursamaz, kaygısız, dertsiz, neşeli, "ergen". Şu an yaşlıyım ben, tahmin edemeyeceğiniz kadar yaşlı hissediyorum. Yorgun, aciz ve yaşlanmış. Yarın kalkıp gülümseyeceğim yine, akşam dışarı çıkıp çocukça eğleneceğim, geyikler yapıp herkesi herşeyi ti'ye alarak. Dalga geçileceğim ve geçeceğim elbet. Nasılsın? N'aber? Sorularına "Çok iyiyim" diyeceğim. Kim kanıtlayabilir ki aksini? Ben iyiyim, çok iyiyim.

Playlist yapmak isterdim. Yok yapamıycam, kendime saklıycam bu sefer dinlediklerimi. Zaten, kimin umrunda ki?

8 Aralık 2010 Çarşamba

Kim Anlar Benim Halimden?

Hani bakmıştım ya gözlerine, gitme demişti gözlerim, anlamayacağını bile bile. Sen de demiştin "öyle bakma" diye, "gidemem yoksa." Çektim gözlerimi üzerinden, sen gittin, veda etmedim, dönersin diye, ama hiç adımlarının iz bıraktığı yerden bir daha geçmedin.

Gözlerimi üzerinden çektim diye dönmüyorsan, yine bakarım ben sana, seni görmek için, yalnızca seni. Zaten "gitme" deyişimi anladıysan gözlerimde, başkasının olmadığını okuyamamış olamazsın değil mi? Ya da yanılıyorum, sen okuyacak kadar dikkatli bakmıyordun gözlerime. Yanılmaya müsaittin belki de, geçmişin korkusuyla uzaklaştırdın bedenini.

Oysa sana ayırmıştım, koca puntolarla "rezerve"ydi, sol göğüs kafesimin içinde sıcacık atan yumru şeklinde büyük sevdaları taşıyabilecek kadar ağır kalbim. Bak çabalıyorum, kaçıyorsun, sevgisizlikten mi şüpheden mi bu kaçısın ben bilmiyorum, susuyorum, beklemiyorum, duruyorum öylece, sana duruyorum.

Sevgisizlikse nedeni, bakma bir daha gözlerime zümrüt gözlerinle ama eğer ki, eğer ki tereddütünün kaynağı içindeki şüpheyse, bir kez, son bir kez daha bak kahve gözlerime, kimse yok orda, sen olabilirsin anca. Tabi istersen, boşluk ferahlıktır yüreğime ama eğer sensen, sevilmeye değer gördüğüm kişiyse içini dolduracak, o zaman katlanılır, o yük, yük değildir kalbime. Toprağa dikilen bir filiz gibi hayattır, berraklık, saflıktır içimde.

6 Aralık 2010 Pazartesi

Zehir zıkkım oldu bize bal badem.

İnsanoğlu, ne acayip şeysin sen öyle? Ciddi anlayamıyorum ben insanoğlu seni. Ne kafası yaşarsın, cin olup adam mı çarparsın, cin çarpar da anlamaz mısın?

İlgi görmez kapılır, ilgi görür kaçarsın, değer gördüklerini horgörür de değersiz hissettirenin peşinden koşarsın. Önündeyken gülümser omzunu döndüğünde kötülersin. Neden yaparsın? Anlayamıyorum, karşındakine bu büyüklük taslamak hayatta bulunduğun yılın karşındakinden fazla olmasından mıdır? Çok şey gören gözlerinin yanında karşındakininkiler kör müdür ey insanoğlu?

Kırılırsın, takılırsın, kırarsın da farkına varmazsın. Özür dileyemez gurur yaparsın, sana yanlış yapılınca özrün erdemine reddetmeyi yapıştırırsın. Hatalarını düzeltmektense karşındakine hata yıkarsın. Neden insanoğlu, kendini başka isimlerden üstün sayar onları ezip yüceleceğini sanırsın?

Başkasının menfaati uğruna yaptıklarını kötülük sayarsın de kendi menfaatin için başkalarını neden karalarsın? Farkında değil misin ki yerdiklerinin senin kadar olduğunu göremez, onları aşağıladıkça onlardan alta düşersin? Ah insanoğlu, sevgi gördükçe bir kağıt gibi buruşturduğun sevgi çöplükte kaybolduğunda kırıntılarını aramak niye?

Pişmanlığı görüp de affetmemek, iğnelemek, senin keşfettiklerini keşfedememişlerin şevkini kırmak niye? Cevap veremezsin, versen bile kendini kandırırsın. Yine kırar, döker, kaybeder, arar, sürünür, yakınır, aşağılar, yüceltirsin birilerini ve farkında olmadan değer verenleri yitirir yalnız kalır, umursamazlığa bürünür sonunda yalnızlaşıp yalnız doğup yalnız öleceğini söylersin. Tekillikle yalnızlığı birbirine karıştırıp tek başına ayakta durmanın gereğini yalnızlık sanır, ormandan koparılmış bir ağaç olursun bozkırda.

Yazık etme kendine insanoğlu, ya da et de bu yazıyı okuyup yine eleştir aşağıla hakaret olarak kullan senin dengin olan diğer insanların adlarını. Kırdığın kalplerin yere serpilmiş parçaları gün gelir ayaklarına batar ey insanoğlu, dikkat et! Her kırılan dillendirmez bilesin.

4 Aralık 2010 Cumartesi

Kalbimi Kağıda Dökerim Ki Ben.


Bir küçük kararsızlık

Sevmeye bir adım kala
Korkuyorum sevmekten
Adımımı bir sonraki karesine koymaktan
Girintili, çıkıntı kaldırımlarının
Sevdanın en tenha sokaklarında gizlenen

Aşkına bir soluk kala
Korkuyorum içime çekmekten
Sevdiğimin en ağır sigarasından
Ya zifirin zehirliliği içindeyse diye
Ciğerlerime çekilen dumanda hissedilen

Cesaretime on kala
Korkuyorum cesur görünmekten
Sırtımı yaslayarak umutlarımın
Sağlamlığından emin olamadığım tuğlalarına
Sonun başlangıç doğurabileceğini kestiremeden

Kötü olsa da silemezsin şiirleri bazen, dünya döndüğünü bana hissettiriyordu bu şiir yazılırken.
Real Time Analytics