O beni kırdığının farkına dahi varmazken ben onun aklımdaki imgelere ait olmadığını fark ettim.
O bensizliğe bilinçsizce adımını atarken ben de onu anılarımda son kez seyrettim.
Sevdiğim bir adam vardı, ben itiraf edemeden gitti. Sevdiğim bir adam, yokmuşcasına vardı aslında. Olduğu gibi görünmedi, ben de göründüğü gibi çizdim onu aklımda. Beynimde resmedilen adamı sevdim. Gün geldi, aklımdaki resmiyle o adamın gerçek görüntüsü uyuşmadılar. Ve o adam ölüp gitti.
O an inandım işte, yaşayan ölülerin varlığına. Yaşıyordu elbet. Basıyordu ayakları yere ve eskisi gibiydi, bakışları, kokusu, tavırları ve sesi. Ölmüştü ama aklımda, bir anda. Silinmişti yavaşça, çünkü varlığını tanımladığım şekline yakışmamıştı davranışları. Yaşıyordu, ama ölmüştü de aynı zamanda. Üstelik aklımda öldüğünden haberi bile olmadan.
Sonra, sıfatsızlaştı. O'ydu başta. Sonra kötü imgeler çağrıştıran adıyla anılır oldu. Eskidi adı, zamanla sadece beynimin ücra köşelerinde mezartaşı bile olmayan biri oldu. En yakından tanıdığın insan bir gün yabancı olur mu? O bunu başardı. Üstelik artık bir yabancı olduğundan bile haberi yoktu.
Şarkımız da geliyor;
o kadar duygu dolusun ki...
YanıtlaSil:) duygusuz diyenler utansın, sen anla yeter!
YanıtlaSil