Rahatlayamazsın bazen. Huzurlu hissedemezsin. Kafan ağırdır, ne boşaltabilirsin ne de taşıyabilirsin, kaldırabilirsin. Hiçbir şey yapmak istemezsin. İçinden gelmez çünkü, içindeki sıkıntıya sebep veren düşüncelerden kaçamazsın. Aklınla mantığınla değil de kalbinle düşünürsün. Sadece beyniyle düşünmez insan çünkü. Öyle çarpar ki bazen kalbin, ritimlerini sayarken sana kendini anlatırken bulursun onu.
Konuşamazsın da kimseyle. Kendinle bile konuşmanın etki etmediği o an, kiminle konuşabilirsin ki? Başkasına dair hissettiklerin, o bilmediği sürece ruhuna kabus gibi çöker. Anlaşılmak istersin, onun tarafından ama anlatamazsın kendini, sustukça kılçık gibi saplanır boğazına anlatılmayanlar, bütün acı hafifçe yayılır heryerine ve sen kıpırdayamazsın bile. Yutkundukça nefret edersin boğazına batan o kılçıklardan, nefes almak bile istemezsin bir müddet sonra.
Korkarsın, kaybetmekten korkarsın. Biri alıp götürecek, onun senin kalbine yaptıklarını ona yapacak diye ödün kopar. O sana ait değildir elbette, ama bir parçasını kendine bulayıp içine saklamışsındır, onun kalbinin uzak olması çekilir dert değildir ki. Kıskanırsın o yüzden. Onun aklına girme tehlikesi gördüğün herkesi. Güzel, çirkin, aptal, zeki fark etmez. Senin ona hissettiğini başkasının da ona duyması sanki sıradanlaştırır senin duygularını gibi bi hisse kapılır hepten delirirsin. Hiç de bir şey yapamayacağını da bilirsin üstelik. Tasma takıp onun yüreğini kendine kenetleyecek halin yok ya. Kanatları var onun da, uçup giderse seyredersin uzaklaşıp küçülmesini anca.
Bazen ellerini uzatmak istersin, ulaşmak ona. Ve o kadar zordur ki, onun sıradan bir şekilde, koşullar yüzünden bile, olmaz demesi, yanında olma isteğini geri çevirmesi, çok farklıdır. Bir anda aydınlık olan hava kararır. Az önce içinde huzur bulduğun mekan çirkinleşir. Bulunduğun durum rezalettir artık, zaman anlamsızca akıp geçecektir. O yoktur, gelmeyecektir ne de olsa. Onun eksikliğini ne tamamlayıp seni mutlu edebilir ki? Çağırdığında gelmemesindense, bırak hiç çağırma ki o anla yüzleşmek zorunda kalma dersin. Kaçarsın işte. Korkuyorsundur ne de olsa.
Bir şarkı tutarsın, onu dinler düşünürsün, canını yakarsın gereksiz yere. Öyle ki onu düşünürken sanki yanındaymış hissi bile heyecanlandırdığından seni, acıdan bile keyif alabilecek hale gelirsin. Seni çok kolay üzdüğü gibi, çok kolay mutlu da edebilir üstelik, tek bir cümlesi, bir adımı sana doğru, içini ısıtır, ne kadar ayaz olursa olsun hava, sıcak basar sana. Yaptığı sıradan bir şey bile olsa, sırf o yaptığı için özeldir, sevmediğin bir şey bile söylese sana, o söylediği için hoşlanırsın, hatta seversin. Onun ses tonuyla söylenen her cümle inci gibi değerlidir senin için. Ona ait olduğunu bildiğin her şey büyüleyicidir, sevilesidir. En az onun kadar.
Delirirsin. Gururunla aşkın kavga eder dururlar, kendine engel olursun. Susarsın, beklersin, delirirsin beklerken, onun da öyle olmasını dilersin içten içe, önemli olduğunu hissettirebilecek tek kişidir belki de sana. Ama yapmaz işte. Susar. Senin içine işleyen canını yakan o buz gibi havadaki çırılçıplak halin onda yoktur. Yanarsın, kanarsın, ağlarsın, bazen göz yaşı bile akıtamazsın. Dışardan gayet sağlam dururken içinin kan revan içinde olması ne yaman bir çelişkidir öyle. Susarsın ama. Onunla aklında saatlerce konuşup yüzüne susarsın. Hatta o her hareketini ezberlediğin gözlerine bile bakmazsın. Bakmana gerek mi var sanki. Aklına kaç kere kazımışsın. Bilmez ama o. Susarsın. İçini kanatarak, gülümser ve susarsın işte.
Buyursunlar;
Cemiyette Pişiyorum - Senden Sonra Ben
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder