2 Kasım 2011 Çarşamba

I'll send an SOS to the world!

İnsan, hayatı boyunca asla hiçbir şeyden tatmin olmayacak yegane varlık. Hayatımı incelediğimde gördüğüm tek şey bu.

Hayatımın hiçbir döneminde bulunduğum durum huzurlu hissetmemi sağlayamadı. Hep bir sebep buldum üzülebilecek. Ya aşk hayatı, ya okul, ya arkadaşlıklar, az da olsa aile. Mutluluk bir süreç değildir, anlıktır mutluluklar ama huzur kalıcıdır, ama insan doğası gereği karamsardır, hep en kötüsünü düşünür iyi giden şeyleri görmez yokluğuyla tanışana kadar, hep eksik ne görüyorsa ona takılıp içindeki aydınlığı gölgeler. Hüzne aşığız aslında hepimiz. İtiraf edebilenimiz çok az.

Benim durumum biraz daha can sıkıcı. Bu tespiti yapıp da kendini değiştirmek için yeteri kadar çaba harcamamam da aptallıktan başka bir şey değil. Evet. Aptallık.

Hayatımda kötü giden bir kısmı gözüme kestirdiğim an, yolunda giden ne varsa onları da mahvetmeye, tek bir detaya takılıp bütünü bozmaya başlıyorum. Pire için yorgan yakmak tam olarak yaptığım şey. Bunu değiştirmeyi deneyerek daha da strese girdiğim için iyice içinden çıkamayıp sonra da kendime çok kızıp mutsuz oluyorum.

Mutsuzluğun bir süreç halinde ilerlemesi ama mutluluğun anlık olması kadar da saçma bir şey yok. Ama resmen öyle işte. İnsanlarla konuşmak, dertleşmek de bir yere kadar yeterli geliyor insana. Zaten aslında kimse kimsenin her zaman yanında değil, ve o beklediklerimizin yanımızda olmadığı zamanlar kendimizle tam olarak yüzleştiğimiz ve bizi çok da rahatsız eden anlara denk geliyor zaten.

Ben artık kendimi insanlara anlatamadığımı düşünmeye başladım. Beni en iyi anlayan şeyin şarkılar olması düşündürücü. Daha 20 yaşındayken bunu demek de mantıksız olsa da ruhum çok yorgun gibi hissedip daralıyorum. Hayata dair beklentimi arttırdıkça mutlu olmamın önüne büyük engeller dikiyorum.

Eskiden olsa beni mutlu edecek olaylar artık olması gereken buydu diye düşünmemi sağladığı için hiçbir şey ifade etmez oldu. Ne nankörüz, kaybedince anlıyoruz her şeyin değerini. HER ŞEYİN hem de. Kendimle ilgili yüzleşmem gereken çok şey var ama bu yüzleşmeyi yapacak gücüm de olmadığı için kaçıyorum sürekli. Yalnızlığımı ortadan kaldırmak için sürekli yanımda başkalarının olmasını onlarının sorunlarını dinleyip kendimi düşünmemek istiyorum. En yalancı kaçış yöntemi. İnsan kendinden nereye kadar kaçabilir ki? Sonra aynaya nasıl bakabilir peki?

Bu arada, yeryüzündeki en felaket duygu pişmanlık. Keşke kadar can yakan başka hiçbir kelime yok. Eminim buna.


- Bu şarkıyı belirli aralıklarla özlüyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Real Time Analytics