11 Eylül 2010 Cumartesi

Ben Zaten Sarhoşum.

Uzun zaman olmuştu ağzıma içki koymayalı. Sarhoşluk gereksiz bir ayrıntı şekline girmeye başlamıştı hayatımda. İçmeden sarhoş bile olabiliyordum. Psikolojik sarhoşluk adını taktığım sarhoşluk evrelerini içeren ama sabaha baş ağrısı ve akşamdan kalma olmadığınız bi şarhoşluk düşünün. Üstelik mutlu bir sarhoşluk bu, çünkü ortamın güzelliğiyle doğru orantılı olarak ortaya çıkıyor.

Dün kanıma karışan alkol gerçek sarhoşluğun ne olduğunu bana hatırlattı. Keyifli bir sarhoşluktu. Eğleniyorduk, mutluydum, yüzeysel mutluluklarımı deşecek kadar karışmamıştı kanıma beynimi uyuşturan sevgili alkol.

Yok, psikolojik sarhoşlukta asla olmayacak bir şey oldu işte. Bastırdığım mutsuzluklarım, soru işaretlerimin hepsi gün yüzüne çıktı. İstemediğim bir mekan, istemediğim bir zaman, ve canını sıkmak istemediğim insanlara karşı.

Gülüşlerim, ağlamalara, kahkahalarım hıçkırıklara dönüştü. Aktı yaşlar, aktı, yok, durmadı. Üstünü kumlarla kapadığım ve görünmez kıldığım bütün gerçek duygular kumları savuran alkol rüzgarıyla dışa dudaklarımdan dökülüyordu. Keşke hatırlamasaydım, çünkü unutacak kadar, nelerden bahsettiğimi şu an hatırlayamayacak kadar çok içmemiştim...

Bu acıyı çekmem gerek, kendim dışında kimseye hissettirmeden. Üzülmem ama kendimi yıpratıp harcamadan yapmam gerek, ve beklemem. Zehri kusup kusmamalı mıyım adam gibi buna da karar vermem gerek. Yorgunluğumu daha çok hareket ederek geriye atmanın bi işe yaramadığını gördüm. Bir süre daha içmeyeceğim. Çünkü kendimden bile sakladıklarımdan korkuyorum. Kendi denizimde boğulmaya cesaretim, gücüm, taakatim yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Real Time Analytics