9 Ekim 2010 Cumartesi

Gittiğin Yağmurla Gel..

Hayatımda barınan herkesi tarif edilemez derecede seviyorum. Sevginin sonsuzluğu belki de çeşitlendirilemezliğinden geliyor. Herkese hissettiğim sevginin farklı yönleri, farklı şekilleri, farklı anlamları var. "Vazgeçilmez" sözünü ne kadar sevmesem de, hayatımın vazgeçilmezleri var benim yanımda sadece, teferruat herkesi dışarda tutuyorum artık.

Hayatımın kilit parçalarından biri, kısa sürede kanıma karışan, benden parçalar vererek kalbime işlediğim, onun parçalarıyla çoğaldığım, herşeyimi, gerçek anlamda her ama herşeyimi bilen, tek bir bakışımdan bütün duygu yüklerimi çözümleyebilen bir dostumu bugün 3 aylığına başka bir ülkede bambaşka bir şehre uğurluyorum.

Ben sevdiğimi belli etmek, sevgimi karşımdakilere hissettirmek konusunda başarılı bir insan değilim, bunun nedenini sorarsanız söylemekte zorluk çekerim, sadece yazarken duygularımı çok iyi ifade edebildiğimden değil, bu duygularımı insanlara gösterememin bir sonucu bence, galiba, zamanında kıymet bilmeyen çok insana çok şeffaf olarak içimi gösterdiğimden böyle oldum. Kimbilir.

Bu insan, kardeşim, dostum, kankam, iki insan arasındaki yakınlığı ifade edebilecek ne sıfat varsa hepsinin sahibi olan bu güzel insan, kulağa kısa gelen "3 ay"lık bir süre uzakta olacak benden. İçimi çok nadir dökerim ben insanlara, ama en çok da ona dökerim, ona anlatırım dalgalarımı, gözümden akan damlaların sebebini, çoğu anda da tanık olur zaten kahkahalarıma, gözyaşlarıma, dengesiz ruh halimi maskeleyen yapımın altındaki hareketlenmelere.

Ve benim bi parçam olarak kabullendiğim bu insan, hayatımın 3 ayında benim yanımda olmayacak, ben de onun. Çok zor, kelimelere aşkı anlatmaktan bile zor bu korkuyu, yalnızlığın geleceğinin habercisi hislerimi, tedirginliğimi anlatmak.

Dostum, bu yazıyı okuyacaksın, ki buraya kadar okudun, seni seviyorum, kendim kadar seviyorum hem de, ne kadar zaman zaman gösteremesem, birbirimizi kırıp kızgın bakışlarımızla sevgimizi gölgelesek, hiçbir şeyin değişmeyeceğini bilerek hayallere dalsak, bazen birbirimizin acısını azaltmak için elimizden hiçbir şeyin gelmemesinin çaresizliğini yaşasak, seninle uğraştığım zamanlarda kafamı kırmak isteyip de sadece gülüp geçsen de, seni çok özleyeceğim Zeynep, şimdiden özledim biliyor musun?

Dün o kadar sevindim ki bugün gidememene, seni bir gün daha görmek hem çok daha zorlaştırıyor herşeyi, hem de dışa vurmaya alışkın olmadığım duygularımın seli gözyaşlarımı daha da çok akıtıyor, aynı zamanda da mutlu oluyorum dostumu bir gün daha fazla görebileceğim için.

Seni çok özleyeceğim kardeşim, bu kısa cümlede aslında anlatmak istediğim her şeyi söylemiş oluyorum, biz konuşmasak bile yanımdayken bana verdiğin huzuru, güveni, yanında hiç çekinmeden kendim olabilmeyi, kendimi profesyönelce maskelediğim anlarda herkesi kandırıp da seni asla kandıramadığımın bilincinde olmayı, bir sorunun olduğunda saatlerce seni dinleyip, acını kendi içime taşıyıp sana belki belli edemeden senin kadar üzülüp, sana yardım etmek için elimden gelen herşeyi ortaya koymam gerektiğini hissetmeyi, gülüp eğlenirken, bir şarkıyı dinlerken gözgöze geldiğimiz o anda ikimizin de aynı şeyi düşündüğünü bilmeyi, tartışırken bile nasılsa barışacağımıza aramızdaki bağın kopmasının imkanının olmadığına güvenmeyi, kısaca sana, aramızdaki dostluğa olan sonsuz inancımı bu 3 aylık süreçte ne kadar arayacağımı söylemiş oluyorum sana.

Gözlerim dolu dolu bu yazıyı yazıyorum sana, ola ki yine belli edemezsem duygularımı, geyiğe vurup umursamaz tavırlarıma başvurursam şüpheye düşme, düşmeyeceğini bilsem bile, bazen duymak ister sevildiğini insan, özellikle benim gibi duygularını asla belli edemeyen bir kardeşi varsa.

Seni seviyorum kardeşim, seni çok özleyeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Real Time Analytics