5 Ekim 2010 Salı

Satırlar uçar gider aklımdan..

Vişnelikteydik, Bir MFÖ masalı sahnede, masal gibiydiler, eğlence, melankoli, hüzün, tebessümler birbirine karışmıştı.

O akşam yağmur vardı Ankara'da, tam ortasındaydı yağmurun, yalnızlığı ömür boyu benimsemiş bir kalabalık, "sakın gelme" dediler eski sevgililerine izleyiciler, dönesi yoktu kimsenin. Vurgun yediğimiz sevdaları andık. "Ah bu ben" dediler, "Kendimi nerelere koşsam", ele güne karşı yapayalnız olanlar. Psikopattı MFÖ dinleyicileri, billah yaparlardı, o'nsuz olmazdı onlar kaçarlardı o'ndan, her insan gibi.

Mazeretimiz de vardı bunlar için, asabiydik, bi Ali Desideroyduk bazen, ele güne karşı yapayalnızdık, böyle de olmazdı ki dedik MFÖ'yle dert yandık, yalnızlıklarımız itip birlikte eğlendik sonra. Leylayı bulma faslına girdik majörlerimizi tüketip minörlere geçtik. Sonra gözyaşlarımızı bitti sandık onlar söylerken, ortak noktası MFÖ'nün büyülü şarkıları olan binlerdik. Mutluyken, rüya gibi geçti saatler.

Büyük grup bu MFÖ, hatta Türkiye'nin en büyük grubu. Küçüklüğümüzden aşina olduğumuz tınılar, büyürken farkında olmadan işlemiş kanımıza, bizim ninnilerimiz MFÖ şarkıları olmuş, yüreğimize aydınlık olmuş, karamsar anlarımız için cümlelerimiz, sesimiz sembolümüz olmuşlar. Yıllar geçmiş müzikle yoğrulup yaşlanmamışlar, hepimizden genç, hepimizden eğlenceli, hepimizden hayat dolular. Hala müziğin yolunda emin adımlarla yürüyüp bizi peşlerinden sürüklüyorlar. Bizim de şikayetimiz yok, ve onlar müzikten emekli olana kadar da şehirlerimizi şenlendirmelerine, duygu sellerinde bize anılarımızdan damlalar göstermeye devam etmelerine itirazımız olmayacak!

Mazeretim var MFÖ-koliğim ben! Halimiz kötü olsa bile onlarla şahane =)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Real Time Analytics