Basit güzeldir,
Basit anlaşılır.
Basit çaba gerektirmez
İnsan hep basit’i seçer
Basit kazanır.
Farklı değişkendir,
Farklı karmaşık
Farklı zor olandır
İnsan farklı'yı iter
Farklı harcanır.
28 Haziran 2010 Pazartesi
20 Haziran 2010 Pazar
Bu gece yağmur var Ankara'da..
İçim bi kıpır kıpır. Yağmur da yağdı ya. Toprak kokusu heryeri kapladığında camı açarsın hani, odan bütün doğallığıyla yağmur yemiş toprak kokusuyla doluverir. Sevdiğin bi albüm koyarsın müzikçalarına.
Hele yağmur yağarken müzik dinlemenin ayrı bi güzelliği vardır. Doğanın sana sunduğu fon müziğidir yağmur damlalarının tatlı sesleri, her şarkıya ayrı bi anlam ayrı bi derinlik katar.
Güzeldir yağmur, gökyüzünün masum gözyaşlarıdır ve hıçkırıkları gökgürültüleriyle bütünleşir kulakların, şimşeklerle çarpılır yüreğin. Hele bir de düşüneceğin biri varsa uzaklarda, ya da yakınlarda ama yüreğinden uzak duran. O zaman bir başka buruk tadı vardır yağmurun. Hüznü güzelleştirir, tat verir kırık kalp parçalarına.
Laptop kucağında hafif uzanır bi pozisyonda, müzikle bütünleştirerek dinleyeceksin yağmuru. O vakit duyarsın sana anlattıklarını gökyüzünün. Eğer biraz cesaretin varsa damlalarla ıslanmaya, çıkarsın terasa, saçlarını okşar yağmur, destek olur sana, irkileceğin gerçekleri akıtır omuzlarından aşağı kalbine doğru süzülen damlalarıyla.
Ve işte bi yağmur playlisti;
* Şebnem Ferah - Yağmurlar (ilk akla gelendir hep)
* Bülent Ortaçgil - Yağmur
* Teoman - Yağmur
* Cem Adrian - Yağmur
* Ayna - Gittiğin Yağmurla Gel
* Mfö - Bu Sabah Yağmur Var İstanbul'da
* Gripin - Durma Yağmur (yenilerden)
* Emre Aydın - Bu Yağmurlar
* Ceynur - Yağmur
* Serdar Ortaç - Yaz Yağmuru (nadir güzel şarkılarından)
* Guns N' Roses - November Rain (yabancılardan favorim olanı koydum çok var yoksa)
Hele yağmur yağarken müzik dinlemenin ayrı bi güzelliği vardır. Doğanın sana sunduğu fon müziğidir yağmur damlalarının tatlı sesleri, her şarkıya ayrı bi anlam ayrı bi derinlik katar.
Güzeldir yağmur, gökyüzünün masum gözyaşlarıdır ve hıçkırıkları gökgürültüleriyle bütünleşir kulakların, şimşeklerle çarpılır yüreğin. Hele bir de düşüneceğin biri varsa uzaklarda, ya da yakınlarda ama yüreğinden uzak duran. O zaman bir başka buruk tadı vardır yağmurun. Hüznü güzelleştirir, tat verir kırık kalp parçalarına.
Laptop kucağında hafif uzanır bi pozisyonda, müzikle bütünleştirerek dinleyeceksin yağmuru. O vakit duyarsın sana anlattıklarını gökyüzünün. Eğer biraz cesaretin varsa damlalarla ıslanmaya, çıkarsın terasa, saçlarını okşar yağmur, destek olur sana, irkileceğin gerçekleri akıtır omuzlarından aşağı kalbine doğru süzülen damlalarıyla.
Ve işte bi yağmur playlisti;
* Şebnem Ferah - Yağmurlar (ilk akla gelendir hep)
* Bülent Ortaçgil - Yağmur
* Teoman - Yağmur
* Cem Adrian - Yağmur
* Ayna - Gittiğin Yağmurla Gel
* Mfö - Bu Sabah Yağmur Var İstanbul'da
* Gripin - Durma Yağmur (yenilerden)
* Emre Aydın - Bu Yağmurlar
* Ceynur - Yağmur
* Serdar Ortaç - Yaz Yağmuru (nadir güzel şarkılarından)
* Guns N' Roses - November Rain (yabancılardan favorim olanı koydum çok var yoksa)
17 Haziran 2010 Perşembe
İşte öyle bir şey.
Bi şeyi açıklığa kavuşturalım. Zararın neresinden dönsen kardır derler hani. Bu lafı çoğumuz yanlış anlıyoruz. Bi kere bi zarara girmişsin, senin hayatını belirli bi ölçüde kötü yönde etkilemiş o hata, "zarar" vermiş sana ve artık "dur!" demişsin yolunu değiştirmişsin. Bu kar meselesi burda başlıyor. geçmişi temizlemiş olmuyorsun, daha da kötüye gitmesini önlüyorsun sadece, tümör ya da kanserli bölmeyi çıkarıp düzeltmiyorsun, yayılmasını engelliyorsun yani.
Ben de büyük bi zarardan döndüm, etkileri silindi mi, hayır, ama daha da kötüye gitmeyecek, ölümcüllüğünü yitirecek, başka bir deyişle toparlayacağım. İşte o yüzden diyoruz, zararın neresinden dönsen kardır diye. Matematiksel olarak da öyle. Zarardan zarara fark vardır, büyük zarar etmektense küçük olan tercih edilmelidir. Büyük zarar - Küçük zarar = Aradaki kazanç yani "Kar". Budur olay.
Ben de büyük bi zarardan döndüm, etkileri silindi mi, hayır, ama daha da kötüye gitmeyecek, ölümcüllüğünü yitirecek, başka bir deyişle toparlayacağım. İşte o yüzden diyoruz, zararın neresinden dönsen kardır diye. Matematiksel olarak da öyle. Zarardan zarara fark vardır, büyük zarar etmektense küçük olan tercih edilmelidir. Büyük zarar - Küçük zarar = Aradaki kazanç yani "Kar". Budur olay.
15 Haziran 2010 Salı
Ah sen!
Sen,
göndermelerimin adresi,
sevdiğimin bilincinde ya da bi haber olan toprak gözlü adam,
değiştirir mi iki ihtimal de
gebe kaldığım sevginin büyüklüğünü,
beni dipsiz kuyularında boğan?
Sen,
fakir ruhumu besleyen bir parça ekmek gibi bakışları olan
güzel adam, ezip geçiyorsun benliğimi,
benden ayrı bile tutsan kalbini,
sence bir yürek çıkabilir mi
bu sevdaya engel duran?
Sen,
içi ve dışının birleşimi
farkında olmadan bana mucize yaratan orjinal adam,
üzebilir mi beni,
senin mucizende var olamamam?
Sen,
beni sevebilme ihtimalini değil,
katıksız, dalgalı ruhunu sevdiğim adam,
varlığını hissettiğimde daha bir istekle çarpan kalbimi
var mıdır senden başka
tek bir temasıyla durduran?
Ah! Sen,
benim olması imkansız olan,
özgür, sevilesi, ayaklarıma zincirlenmiş atları koşturan adam,
kalbimden silsem seni,
kim kurtarabilir beni
içimde beliren o derin, zifiri boşluktan?
göndermelerimin adresi,
sevdiğimin bilincinde ya da bi haber olan toprak gözlü adam,
değiştirir mi iki ihtimal de
gebe kaldığım sevginin büyüklüğünü,
beni dipsiz kuyularında boğan?
Sen,
fakir ruhumu besleyen bir parça ekmek gibi bakışları olan
güzel adam, ezip geçiyorsun benliğimi,
benden ayrı bile tutsan kalbini,
sence bir yürek çıkabilir mi
bu sevdaya engel duran?
Sen,
içi ve dışının birleşimi
farkında olmadan bana mucize yaratan orjinal adam,
üzebilir mi beni,
senin mucizende var olamamam?
Sen,
beni sevebilme ihtimalini değil,
katıksız, dalgalı ruhunu sevdiğim adam,
varlığını hissettiğimde daha bir istekle çarpan kalbimi
var mıdır senden başka
tek bir temasıyla durduran?
Ah! Sen,
benim olması imkansız olan,
özgür, sevilesi, ayaklarıma zincirlenmiş atları koşturan adam,
kalbimden silsem seni,
kim kurtarabilir beni
içimde beliren o derin, zifiri boşluktan?
Unutma beni, unutama beni.
Unutmak. Bu kelime dönüp duruyor aklımda. Hatırından silmek ama hatırlamamak değil, bir köşeye saklayıp da koyduğun yeri görmezden gelmek gibi. O'nu unuttum dersin hani. "O" dediğine göre hatırlıyorsun bak, unutmadın, sadece ona karşı bakışının anlamını değiştirdin. Yoksa kimi unutabilirsin hayatta? Sadece anıların ve duyguların üzerindeki etkisi son bulur. Unutmak diye bir şey yok.
İnatla yanlış kullanıyoruz bu kelimeyi. Böyle yerleşmiş dilimize. Düşünüyorum da ne acı bir şeydir unutulduğunu duymak. "Seni unuttum" ne ağır bi cümledir öyle. En çok unutulmak koyar insana, bundandır ölümün bir son olmadığına kendimizi inandırışımız. Başka bir insanın içinde ölmek de aynı derece rahatsız edici değil mi? Oysa ki birini sevdin mi unutmazsın onu, hiçbir zaman. sevgin tükenir belki ama kalır ismi aklında, hiç olmadı varlığı mutlaka anılarına işlenir bir gün hatırlarsın. İnsan unuttuğu şeyi hatırlar, anar mı hiç? Hatırlamaz tabi, ama eski sevdiklerimizi, dostlarımızı hatırlarız biz. Dedim ya, unutmak diye bir şey yok.
İnatla yanlış kullanıyoruz bu kelimeyi. Böyle yerleşmiş dilimize. Düşünüyorum da ne acı bir şeydir unutulduğunu duymak. "Seni unuttum" ne ağır bi cümledir öyle. En çok unutulmak koyar insana, bundandır ölümün bir son olmadığına kendimizi inandırışımız. Başka bir insanın içinde ölmek de aynı derece rahatsız edici değil mi? Oysa ki birini sevdin mi unutmazsın onu, hiçbir zaman. sevgin tükenir belki ama kalır ismi aklında, hiç olmadı varlığı mutlaka anılarına işlenir bir gün hatırlarsın. İnsan unuttuğu şeyi hatırlar, anar mı hiç? Hatırlamaz tabi, ama eski sevdiklerimizi, dostlarımızı hatırlarız biz. Dedim ya, unutmak diye bir şey yok.
13 Haziran 2010 Pazar
Uykusuz Her Gece.
Yine uyuyamadım, gözlerime uykunun uğramamasından mı? uğramasını engelleyen düşüncelerden mi? Biiemedim. Elektrik kesildi yattım yatağa, gelince geri kalktım, uyuyamadım işte.
Biraz gitar çaldım, biraz müzik açtım, yazılar yazdım bilinmezlere, internette dolandım, her köşede aradım bulamadım uykumu. Yalnız değilim, çoğumuz uykusuzuz her gece. Bu sene bozuldu benim uyku düzenim. Ne de çok severdim uyumayı, hala da seviyorum, bütün bi gün uyusam suçluluk duymam günü harcadım diye.
Şimdi gelmicek bi türlü ama yarın da intikamını alıcak benden, uyku akan gözlerimle dolaşıcam zombi gibi. Okuldaki çimlere yatıp uyuyasım var. Güneş gözlerimi hafif gıdıklarken, güneş gözlüğüm olmasına rağmen, mayışık bi biçimde yarı uyur yarı hayal kurar halde yeşilliklerde kaybolasım. Seviyorum o kafaları. Şehirde otursam seğmenlere giderdim. Haftaiçi şehre inmem mümkün olmuyo.
Uyusam artık, zorla getirsem mesela uykumu? Annesinin 10. seslenişinde pes eden bi çocuk misali geliverse.. Evet denemeye değer. O zaman fizyden bi playlist yapıp yatıyormuşuz. İyi geceler.
Biraz gitar çaldım, biraz müzik açtım, yazılar yazdım bilinmezlere, internette dolandım, her köşede aradım bulamadım uykumu. Yalnız değilim, çoğumuz uykusuzuz her gece. Bu sene bozuldu benim uyku düzenim. Ne de çok severdim uyumayı, hala da seviyorum, bütün bi gün uyusam suçluluk duymam günü harcadım diye.
Şimdi gelmicek bi türlü ama yarın da intikamını alıcak benden, uyku akan gözlerimle dolaşıcam zombi gibi. Okuldaki çimlere yatıp uyuyasım var. Güneş gözlerimi hafif gıdıklarken, güneş gözlüğüm olmasına rağmen, mayışık bi biçimde yarı uyur yarı hayal kurar halde yeşilliklerde kaybolasım. Seviyorum o kafaları. Şehirde otursam seğmenlere giderdim. Haftaiçi şehre inmem mümkün olmuyo.
Uyusam artık, zorla getirsem mesela uykumu? Annesinin 10. seslenişinde pes eden bi çocuk misali geliverse.. Evet denemeye değer. O zaman fizyden bi playlist yapıp yatıyormuşuz. İyi geceler.
Sen de yap, güzel oluyor!
Hadi bakalım size benim çoğu zaman yaptığım bir şey yaptırıcam. Hazırsınız? Haydin, Başlıyorum;
Yatmadan önce -ki muhtemelen artık yatma moduna giriyoruz- beyninizi dinlendirmek için bir aktivite yapıcaz. Başucu ışığınızı yakarak, ya da koridorun ışığını açık bırakarak yarı karanlık bi ortam yaratın, yatağınıza uzanın, sevdiğiniz şarkılardan bir playlist hazırlayın ve kısık sese ayarlayarak (komşuları düşündüm ben yoksa açadabilirsiniz istediğiniz kadar) play tuşuna basın. Hayal kurun gözlerinizi kapayıp, ne ile ilgili olursa olsun, sanki gerçekmişcesine en ince detayına kadar kurgulayın beyninizde, imkansız şeylerden seçin özellikle, bir süreliğine gerçek kabul edin onları. Bunu yapmayı çok severim ben, rüyalarımın başlangıcına böyle karar verebildiğim oldu kaç kere, sora daha farklı şekilde gelişseler bile bilinçaltına etkiyebildiğini görmek enteresan.
Onu geçtim, bir süreliğine olmayan bişeyi olmuş gibi hissetmek güzel bi duygu değil mi? Çok süper bence. Kendinizi çok kaptırmayın tabi. Ben bunu o yüzden daha çok gerçek olmayacağını bildiğim şeyler için yaparım. Ya da hayal kurma kısmını atın, yatmadan önce hafif bi müzik dinleyerek uyuyakalmak gibisi var mıdır? Bunu yapamayınca eksik hissediyorum ben.
Yatmadan önce -ki muhtemelen artık yatma moduna giriyoruz- beyninizi dinlendirmek için bir aktivite yapıcaz. Başucu ışığınızı yakarak, ya da koridorun ışığını açık bırakarak yarı karanlık bi ortam yaratın, yatağınıza uzanın, sevdiğiniz şarkılardan bir playlist hazırlayın ve kısık sese ayarlayarak (komşuları düşündüm ben yoksa açadabilirsiniz istediğiniz kadar) play tuşuna basın. Hayal kurun gözlerinizi kapayıp, ne ile ilgili olursa olsun, sanki gerçekmişcesine en ince detayına kadar kurgulayın beyninizde, imkansız şeylerden seçin özellikle, bir süreliğine gerçek kabul edin onları. Bunu yapmayı çok severim ben, rüyalarımın başlangıcına böyle karar verebildiğim oldu kaç kere, sora daha farklı şekilde gelişseler bile bilinçaltına etkiyebildiğini görmek enteresan.
Onu geçtim, bir süreliğine olmayan bişeyi olmuş gibi hissetmek güzel bi duygu değil mi? Çok süper bence. Kendinizi çok kaptırmayın tabi. Ben bunu o yüzden daha çok gerçek olmayacağını bildiğim şeyler için yaparım. Ya da hayal kurma kısmını atın, yatmadan önce hafif bi müzik dinleyerek uyuyakalmak gibisi var mıdır? Bunu yapamayınca eksik hissediyorum ben.
6 Haziran 2010 Pazar
İyi Gün Dostlarım.
En kendim gibi hissettiğim yerdeydim. Stüdyo. İyi hissetmiyordum evet, birdolu insan, dostlarım, yakın gördüklerim, arkadaşlarım, sanki hepsi birer yabancıydı. Boş gözlerle baktım etrafıma, ve o anda bir şey farkettim, herkes kendi halinde, kimse için bir başkasının derdi önemli değil aslında. Dışarıda oturdum bir müddet, ağladım, ve gözzyaşlarımla ben bir süreliğine yalnızdık.
İnsanlara bencil ya da umursamaz oldukları için kızamazsın, iyi anında yanında oldukları, kafalarınızın çalışma şeklinin benzeştiği an onları dostun diye adlandırabilirsin, ve olup olmadıklarını ancak kötü bir ruh haline girdiğinde hala kaç kişinin yanında olduğundan anlayabilirsin.
Birinin kötü olduğunu anlamak için ona sorman gerekmez, her zaman gördüğün davranışlarını gözlemlediğin o insan "normal" diye tanımladığından farklı davranıyorsa eğer, evet hayatında ona farklı bir duygu yaşatan bir şey vardır ve bu seni rahatsız ediyorsa yanında olursun. Sırf vicdanını rahatlatmak için "noldu?" diye sorup "yok bişey" cevabı alıp yanından gitmezsin. Tabi işin bir yönü daha var, çoğu insan kötü bi ruh halinde olduğunda, bunu kabullenmek istemez.
Artık kimseden yanımda olmasını beklemiyorum, ki zaten yanımda olmamaları için onları iten benim. Buna direnenler ve beni yine de yalnız bırakmamayı göze alanlar ise benim için özel olanlar. Herşeyin düzeleceğine inanmak zor geliyor, ama inanmaktan başka çarem de yok.
Yine bir şarkıyla kapıyorum bu yazıyı.
Şebnem Ferah - İyi Gün Dostlarım -
Hangi gün hangi an üzülsem ağlasam
Halime güldünüz
Ne yapsam ne etsem olmadı anlayan
Aşkı çok gördünüz
Çekilin yanımdan gelmeyin üstüme
İyi gün dostlarım tutmayın elimden
Hangi gün hangi an bir omuz arasam
Uzakta oldunuz
Ne yapsam ne etsem olmadı anlayan
Dostluğu çok gördünüz
İnsanlara bencil ya da umursamaz oldukları için kızamazsın, iyi anında yanında oldukları, kafalarınızın çalışma şeklinin benzeştiği an onları dostun diye adlandırabilirsin, ve olup olmadıklarını ancak kötü bir ruh haline girdiğinde hala kaç kişinin yanında olduğundan anlayabilirsin.
Birinin kötü olduğunu anlamak için ona sorman gerekmez, her zaman gördüğün davranışlarını gözlemlediğin o insan "normal" diye tanımladığından farklı davranıyorsa eğer, evet hayatında ona farklı bir duygu yaşatan bir şey vardır ve bu seni rahatsız ediyorsa yanında olursun. Sırf vicdanını rahatlatmak için "noldu?" diye sorup "yok bişey" cevabı alıp yanından gitmezsin. Tabi işin bir yönü daha var, çoğu insan kötü bi ruh halinde olduğunda, bunu kabullenmek istemez.
Artık kimseden yanımda olmasını beklemiyorum, ki zaten yanımda olmamaları için onları iten benim. Buna direnenler ve beni yine de yalnız bırakmamayı göze alanlar ise benim için özel olanlar. Herşeyin düzeleceğine inanmak zor geliyor, ama inanmaktan başka çarem de yok.
Yine bir şarkıyla kapıyorum bu yazıyı.
Şebnem Ferah - İyi Gün Dostlarım -
Hangi gün hangi an üzülsem ağlasam
Halime güldünüz
Ne yapsam ne etsem olmadı anlayan
Aşkı çok gördünüz
Çekilin yanımdan gelmeyin üstüme
İyi gün dostlarım tutmayın elimden
Hangi gün hangi an bir omuz arasam
Uzakta oldunuz
Ne yapsam ne etsem olmadı anlayan
Dostluğu çok gördünüz
2 Haziran 2010 Çarşamba
Renkli hayat, bana hayalimi sat.
Şu an Metropolis'in Makine albümünü dinliyorum. En son dinlediğim zamandan yıllar geçmiş, hala kapağını hatırlarım, abimin getirişini albümü, benim kapağının renklerinin ve tasarımını beğenişimi. Mor fon üstüne sarılı turunculu güneş üstünde megafonumsu bir şey.
Dinlediğim ilk zamanlar bile etkilenmiştim sözlerinden ki 2002 yılıydı, yani 11 yaşında, kişiliğimin bile tam oturmadığını düşünürsek ileri seviye bi müzik zevkine sahip olmamın söz içeriğini tam olarak anlayabilmemin söz konusu bile olmadığı zamanlar. Farklıydılar, piyasadaki müzikten çok farklı olduğunu ta o zamanda anlayabilmiştim. Şimdi yeniden dinlediğimde ise çok daha inanılmaz geliyor gerçekten. Her enstrümana ayrı ayrı odaklandığında dalıp gidiyorsun, sözlere kaptırınca çok daha derinlere dalıyorsun. Gitar soloları, davullar, basın vuruşları, müzik altyapısı gerçekten "başarılı" sıfatını hakediyor. Sözlerde çok ince detaylı göndermeler, karşı bi duruş var. İlk albüm, yeni albüme duyduğum heyecanı yanıcı bir şekilde körüklüyor. Bilmemek, keşfetmemek çok büyük bir kayıp müzikle ilgilenen bir insan için. Keşfedin, dinleyin, dinletin! Şarkı adlarını da yazmalıyım ki tam olsun.
1. Makine
2. Sükut-u Hayal
3. D.K.A
4. Tek Gece
5. Fırtınalı Şarkı
6. Bekle
7. Gel Gör Beni
8. Kanka Bu Nası Bi Trip
9. Tüm Kanallar Dolu
10. Güzel Şarkı
11. Her Cennet
Dinlediğim ilk zamanlar bile etkilenmiştim sözlerinden ki 2002 yılıydı, yani 11 yaşında, kişiliğimin bile tam oturmadığını düşünürsek ileri seviye bi müzik zevkine sahip olmamın söz içeriğini tam olarak anlayabilmemin söz konusu bile olmadığı zamanlar. Farklıydılar, piyasadaki müzikten çok farklı olduğunu ta o zamanda anlayabilmiştim. Şimdi yeniden dinlediğimde ise çok daha inanılmaz geliyor gerçekten. Her enstrümana ayrı ayrı odaklandığında dalıp gidiyorsun, sözlere kaptırınca çok daha derinlere dalıyorsun. Gitar soloları, davullar, basın vuruşları, müzik altyapısı gerçekten "başarılı" sıfatını hakediyor. Sözlerde çok ince detaylı göndermeler, karşı bi duruş var. İlk albüm, yeni albüme duyduğum heyecanı yanıcı bir şekilde körüklüyor. Bilmemek, keşfetmemek çok büyük bir kayıp müzikle ilgilenen bir insan için. Keşfedin, dinleyin, dinletin! Şarkı adlarını da yazmalıyım ki tam olsun.
1. Makine
2. Sükut-u Hayal
3. D.K.A
4. Tek Gece
5. Fırtınalı Şarkı
6. Bekle
7. Gel Gör Beni
8. Kanka Bu Nası Bi Trip
9. Tüm Kanallar Dolu
10. Güzel Şarkı
11. Her Cennet
1 Haziran 2010 Salı
Ankara, bahtı kara.
Ankara. Doğup büyüdüğümüz şehir. Hep horgördüğümüz, bir gün gideceğimizi iddia ettiğimiz ama garip bi çekicilikle aslında bizi içine çeken ve "Angaralı" yapan şehir. Seviyorum ben burayı. Belki çok takılacak mekan yok, çok canlı bir gece hayatı yok metropol gibi değil, alışveriş merkezlerinde eksikler var, deniz manzaralı herhangi bir yere rastlamak mümkün değil, ama sadeliğin güzelliği var bu şehirde. Dostluklar var, mütevazi insanları var, herşey orta şekerli, abartı, ihtişamdan uzak, kararında burda. Sadeliğin zarif ve güzelliği var.
Bir cumartesi dışarı çıkınca belki bikaç mekan birden yapıp eğlencenin dibine vuramazsınız ama, eğlendiğiniz gerçek dostlarınızla samimi bir barda oturup muhabbet edip sarhoş olabilirsiniz. Soğuktur geceleri, nemli de değildir, ama mesela tunalıda bir gezin dostlarınızla, bi Sakal'a uğrayın, ya da Kıtır'da bira kokoreç yiyin, Kıtır doluysa Random'a gidin, hiç olmadı bestekar ve tunus'u turlayın. IF'e Dib Sahne'ye de bakın mutlaka, kafanıza uygun bi yer mutlaka olur. Geceyi Devrez, Çorbacım ya da Rumeli'de ağız tadıyla bir çorba içip yorgunluk muhabbetleri yaparak geçirin.
Deniz yok evet, çok etkinlik de olmuyo herkesin aşkı İstanbul'da olduğu kadar, süslü püslü de değildir Ankara, alışveriş merkezlerinde orda burda sosyeteler de gezinmez. Samimidir, ve görmesini bilene denizden fazlası vardır, Marmara'dan derindir. Kaybolmazsın içinde, her tipten insanın takılmayı tercih edeceği belirli yerler vardır. İstanbul bol makyajlı alımlı bir kadınsa, Ankara doğal güzeldir. İlk bakışta İstanbul'a kayar akıllar, ama Ankara'nın duru güzelliği İstanbul'un boğuculuğunda kendini aratır. Severiz biz Ankara'yı gerçek "Angaralılar" olarak.
İstanbul'a da kaçarız arada mavilikler görmek için, ama geri döneriz memleketimize sonunda, ve içeriz kahvemizi beton manzaramıza bakarak, ve mutluyuzdur, hem de huzurlu.
Hem müzik de yapılır burda, imkan yoktur, piyasa yoktur, İstanbul süslü şımarık zengin kızıdır, Ankara memur ailede yetişmiş tutumlu kızdır sonuçta, ama yaratıcılık vardır Ankara'nın kanında, İstanbul'un hareketliliği olmadığından, düşünmeye, üretmeye daha çok zamanı vardır "Angaralı"nın bu yüzdendir piyasadaki iyi grupların çoğu da burdan çıkar işte.
Severiz Ankara'yı, kim ne derse desin, laf eden biz olsak bile, duru güzelliğine kapılırız kolay kolay bırakamayız onu. Taşına bakar gözlerimizin yaşıyla bütünleştiririz, ve deriz Ankara'nın kendisi bir deryadır, varsın denizi, boğazı, köprüsü olmasın.
Bir cumartesi dışarı çıkınca belki bikaç mekan birden yapıp eğlencenin dibine vuramazsınız ama, eğlendiğiniz gerçek dostlarınızla samimi bir barda oturup muhabbet edip sarhoş olabilirsiniz. Soğuktur geceleri, nemli de değildir, ama mesela tunalıda bir gezin dostlarınızla, bi Sakal'a uğrayın, ya da Kıtır'da bira kokoreç yiyin, Kıtır doluysa Random'a gidin, hiç olmadı bestekar ve tunus'u turlayın. IF'e Dib Sahne'ye de bakın mutlaka, kafanıza uygun bi yer mutlaka olur. Geceyi Devrez, Çorbacım ya da Rumeli'de ağız tadıyla bir çorba içip yorgunluk muhabbetleri yaparak geçirin.
Deniz yok evet, çok etkinlik de olmuyo herkesin aşkı İstanbul'da olduğu kadar, süslü püslü de değildir Ankara, alışveriş merkezlerinde orda burda sosyeteler de gezinmez. Samimidir, ve görmesini bilene denizden fazlası vardır, Marmara'dan derindir. Kaybolmazsın içinde, her tipten insanın takılmayı tercih edeceği belirli yerler vardır. İstanbul bol makyajlı alımlı bir kadınsa, Ankara doğal güzeldir. İlk bakışta İstanbul'a kayar akıllar, ama Ankara'nın duru güzelliği İstanbul'un boğuculuğunda kendini aratır. Severiz biz Ankara'yı gerçek "Angaralılar" olarak.
İstanbul'a da kaçarız arada mavilikler görmek için, ama geri döneriz memleketimize sonunda, ve içeriz kahvemizi beton manzaramıza bakarak, ve mutluyuzdur, hem de huzurlu.
Hem müzik de yapılır burda, imkan yoktur, piyasa yoktur, İstanbul süslü şımarık zengin kızıdır, Ankara memur ailede yetişmiş tutumlu kızdır sonuçta, ama yaratıcılık vardır Ankara'nın kanında, İstanbul'un hareketliliği olmadığından, düşünmeye, üretmeye daha çok zamanı vardır "Angaralı"nın bu yüzdendir piyasadaki iyi grupların çoğu da burdan çıkar işte.
Severiz Ankara'yı, kim ne derse desin, laf eden biz olsak bile, duru güzelliğine kapılırız kolay kolay bırakamayız onu. Taşına bakar gözlerimizin yaşıyla bütünleştiririz, ve deriz Ankara'nın kendisi bir deryadır, varsın denizi, boğazı, köprüsü olmasın.
It's just love!
Saat 2:52. Hava zifiri karanlığını kaybediyor yavaş yavaş. 3 saat sonra gökyüzü aydınlanmaya başlayacak, yepyeni bir gün daha umutlar gibi dağın ardından doğan güneşle başlayacak. Bütün ışıkları kapalı evin. Fizy listemde çalan müzikler ve elimin tuşlara basma sesi dışında hiçbir ses çalınmıyor kulağıma. Ne bir araba sesi ne bir köpek havlaması yok dışarda. Müziğin sesi kesilmediği sürece, şarkıların hissetmemi istediklerini hissediyorum. Arkada Bob Sinclar - Love Generation çalmakta. Islık seslerinin hoş ritmi ruhuma mutluluğu hatırlatıyor. Bu şarkı bitene kadar inanılmaz güzel hisler, renkler beynimde dans ediyorlar. Sabaha kadar 3-5 yazı yazabilirim kısa kısa. Dinleyin bu şarkıyı. En mutsuz anınızda bile biraz olsun daha iyi hissedeceğinizi garanti edebilirim size. Feel the love generation!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)