30 Kasım 2010 Salı

Zaman Beklemez

Umutluydum, bekledim. Boş temiz bir sayfaydı adımımı atmamı bekleyen, önümde boylu boyunca uzanan. Ders aldığımı zannettim geçmişten ve uzattım ayaklarımı taze umutlarımın çizdiği patikaya doğru. Daha ilk andan bulaştı çamurları emektar çizmelerimin karbeyaz ayak basılmamış yola. Yine haykırışları umutların ve doğarkenki gözyaşları ümitsizliklerin. Olmadı, ulaşamadım yine, farklı adamların arkasına gizlendiğini sandığım aşka. Ve yine, yine tokalaştım soğuk, rahatsızlık verici ellerini uzatmış iyelik ekinin en çok yakıştığı yalnızlıkla, yalnızlığımla.

Sevmeye hazırdım oysa. Sevişmek için yaşamaya değil ama yaşamak icin sevişmeye. Onu şarkılarda bulmaya değil şarkıları onunla anlamdırmaya. Sayfalarda onu yaşatmaya değil yaşanmışlıkları sayfalarda anlatmaya. Onsuzluğa kelimeler adamaya değil, birlikteliği kelimelerle tablolaştırmaya. Olmadı, olmayacağını hissettim, bu kesin yargıya vardım hızlıca, çabalamanın ardındaki yenilgiyle ağzım yanmadan. Denemeye kendimi hazırlarken denemeye bile gerek kalmadığı o anda tam da. Yıkıcı geldi, can yakıcı ve ölümcül, hayallerimi parçalayarak öldürecek kadar. Kabullendim ama. Dün yoktu, bugün sondu, yarın boştu bomboştu geniş odalar, kalbimin otelinde onun icin ayırdığım.

Vedaya çeyrek vardı ve ben yattım, kendi öz vedamı ellere bıraktım. El-veda etti ben uzandım, gözlerimi aydınlığa kapattım. Karanlığa hafif bir reverans yaptım, yalnızlığımla onu kapıda karşıladım. Rüyaların yerine kabusları çağırdım. Uyudum, uyudum, bir daha uyanmadım. Uyanamadım aşka, aşkla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Real Time Analytics