29 Ekim 2011 Cumartesi

The Time Is Now!

Her şeyin bir zamanı vardır. Geç kalınması ne kadar kötüyse erken davranmak da her zaman kötüdür aslında. Ne geç kalmalısın, ne erken varmalısın. Tam zamanında yapmalısın her şeyi. Gereken anda gereken yerde bulunmalısın, gereken anda harekete geçmelisin.

Doğru anı beklemek belki de en büyük işkencelerden biridir. Peki doğru an nasıl bilinebilir? Bir şeyi tam da zamanında yapmak çok zor değil mi? Bence öyle bir şey yok.

O kadar çok duydum ki 'Şimdi sırası değil', 'Onun da zamanı gelecek', 'Çok geç artık her şey için' cümlelerini, artık bana bir şey ifade etmiyorlar açıkçası. 'Şimdi tam zamanı!' diyebildiğim hiç olmadığı içindir belki de. Ben her şeyi içimden geldiği an yaparım, yapamazsam da bir daha da yapmam zaten, unutulur giderler.

Nerden biliyoruz peki sırası olmadığını, zamanının gelmediğini, daha erken olduğunu ya da çok geç kalındığını? Nedir ki bu içimizden geleni gerçekleştirmekteki zamanın parametreleri? İnanın tek bir açıklama dahi bulamıyorum. Nasıl karar verdiğimize dair de en ufak bir fikrim bile yok.

Dolayısıyla anlayamadığım başka kavramlar ortaya çıkıyor.

Yanlış zamanda gelen doğru insan. Doğru bir insan diyebileceğiniz biri karşınıza çıktıysa, yanlış zamanda gelmiş olamaz ki. Sonuçta sizin o anki bulunduğunuz hal için doğruysa o insan nasıl yanlış bir zaman seçmiş olabilir ki karşınıza çıkmak için. Erken ya da geç bir zaman seçseydi gelmek için zaten size uyum sağlayamaz, dikkatinizi çekmezdi. Farkında olmasanız da zamanın en büyük özelliği sizi sürekli değiştirip başkalaştırmasıdır. Birinden gerçekten hoşlanıyorsanız, zaman ortaya konabilecek en saçma bahanedir. Neresi yanlış ki zamanın? Eğer aklınıza biri güneş gibi doğmayı içinizi ısıtmayı başarıyorsa hangi bahane ona ulaşmaya çalışmanızı engelleyecek, zaman mı? Yapmayın. Kendi korkularınızla yüzleşmekten kaçtığınız için suçu yanlış zaman diye bir şey yaratıp ona atmayın.

Doğru zamanda gelen yanlış insan. Doğru zaman burda ilişkiye hazır hissettiğiniz an oluyor ve yanlış insanın geldiğini iddia ediyorsunuz. İnsanları hayatınıza siz soktuğunuza göre, yanlış gördüğünüz kişiyi seçenek dahilinde tutmak bu yanlışın sahibinin siz olduğunuzu gösterir. Yanlış insan zaten yoktur sizin için. Varlığı sizi ilgilendirmediği için hiç bir zaman da olmayacaktır. Ego tatmini için aslında etkilenmediğiniz bir insanın etkisini üzerinizde tutmaya çalışmak zaten sizin yanlışınızdır, o insanı suçlamayın.

Uygun zamanı beklemek. Kendini hazır hissetmek. Aslında bu 'zaman' dediğimiz şeyin altında yatan tek şey kendi korkularımızı baskılama süremizden başka bir şey değil. Bu da vakit kaybından başka bir şey değil zaten. İçinizden geleni, korkularınız, gereksiz kuruntu ve önyargılarınız yüzünden sindirmeyi bırakıp, yapmaya, eylem haline getirmeye başladığınız an, sizin için her an doğru zamandır.

Kısaca doğru zaman içinizden geleni yaptığınız zamandır. Yanlış zaman ise zorlama yoluyla, isteksizce bir şeyleri ortaya koymaya çalıştığınız zamandır. Yani aslında zamanın doğrusu yanlışı yoktur. İnsanın kendini hazır hissettiği ve hissetmediği anlar vardır. Aklınızı bir konuya ne kadar yoğunlaştırırsanız ayrıntılarda boğularak zamanın içine hapsolur eğriyi doğruyu göremez hale gelir körleşirsiniz. Zamanı da kendinize siper olarak alır, onu sıfatlandırıp olmayan kavramlar yaratırsınız.

Zaman hep aynı şekilde akıp geçiyor. Sağa sola sapmadan, sabit bir biçimde. Onu kalıplara sokmaktan, sizi asla beklemeyecek olan zamanı beklemektense, yapın. Düşünün ve sonrasında yapın. Sadece yapın.

Dinleyelim,

Honeyroot - Where I Belong http://fizy.com/#s/16ow0c

Husky Rescue - City Lights http://fizy.com/#s/16s8ao


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Real Time Analytics